Zimmet suçu ve cezası, 5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
- (1) Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- (2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
- (3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.
Bu yazıda, zimmet suçunun hukuki boyutları, şartları, cezai yaptırımları ve ilgili süreçler detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.
Zimmet Suçu Nedir?
Zimmet suçu, kamu görevlisinin görevinden kaynaklanan yetkileri kötüye kullanarak, kendisine emanet edilmiş veya koruma ve gözetim sorumluluğunda olan malı kendi veya bir başkasının zimmetine geçirmesiyle oluşur.
TCK madde 6/1-c’de tanımlanan kamu görevlisi, kendisine kamu görevi nedeniyle teslim edilen veya koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan malvarlığı değerlerini hukuka aykırı olarak kendisi veya başkası yararına mal edinmesi durumunda bu suç gerçekleşmiş olur.
Zimmet suçu, toplumun kamu görevlilerine olan güvenini sarsan ve kamu idaresinin işleyişini sekteye uğratan niteliği nedeniyle yüz kızartıcı suçlar arasında kabul edilmekte ve ağır cezalara tabi tutulmaktadır.
Bu suç, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 247. maddesinde düzenlenen, fail bakımından özellik arz eden yalnızca kamu görevlilerinin işleyebileceği özgü bir suçtur.
Zimmet Suçunun Şartları Nelerdir?
Zimmette para geçirme suçunun oluşabilmesi için belirli şartların sağlanması gerekmektedir.
Bu şartlar bir araya geldiğinde zimmet suçu hukuken oluşmuş kabul edilir ve fail, kanun tarafından öngörülen yaptırımlarla karşılaşır:
1. Suçun Faili Kamu Görevlisi Olmalıdır
Zimmet suçu, yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenebilir. Yalnızca bu statüye sahip kişiler tarafından işlenebileceğinden özgü suç kategorisinde değerlendirilir. TCK madde 6/1-c’de kamu görevlisi, ‘kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi’ olarak tanımlanmıştır. Yalnızca bu statüye sahip kişiler tarafından işlenebileceğinden özgü (mahsus) suç kategorisinde değerlendirilir. Kamu görevlisi olmayan bir kişi zimmet suçunun faili olamaz; bu kişiler ancak azmettiren veya yardım eden sıfatıyla suça iştirak edebilirler. Dolayısıyla failin kamu görevlisi olma niteliği, suçun tipiklik unsurunun zorunlu bir parçasıdır.
2. Görevi Nedeniyle Zilyetliği Kendisine Devredilen Mal Üzerinden İşlenmelidir
Zimmet suçu, kamu görevlisinin görevinden kaynaklanan sorumlulukları çerçevesinde kendisine teslim edilen taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde işlenebilir. Burada önemli olan, malın kamu görevlisine koruma, gözetim veya yönetim amacıyla verilmiş olmasıdır.
Eğer mal kamu görevlisine görevi dışında bir şekilde teslim edilmişse veya göreviyle bağlantılı olmayan özel bir ilişki nedeniyle zilyetliğine geçmişse, bu durumda zimmet suçunun maddi unsurları oluşmaz. Böyle bir durumda eylem, koşulları varsa güveni kötüye kullanma (TCK m.155) veya başka bir suç kapsamında değerlendirilecektir.
3. Kamu Görevlisi Malı Kendisinin veya Başkasının Zimmetine Geçirmiş Olmalıdır
Zimmete geçirme, failin suç konusu mal üzerinde malik sıfatıyla tasarrufta bulunması veya malı tamamen kendi hakimiyet alanına alması yani failin suç konusu mal üzerinde malikmiş gibi davranması anlamına gelir. Zimmet suçunun oluşabilmesi için kamu görevlisinin, mal üzerinde görevinin gereklilikleriyle bağdaşmayan bir şekilde tasarrufta bulunmuş olması gerekir. Malın kamu görevlisi tarafından haksız şekilde kullanılması, saklanması veya başkasına devredilmesi, zimmet suçunu doğuran temel fiillerdir.
Zimmet Suçunun Maddi Unsurları
Zimmet suçunda maddi unsurlar; suçun konusu, fail, mağdur ve hareket unsurları çerçevesinde değerlendirilir.
Zimmet suçunun maddi unsurları bu şekilde tanımlanmış olup, her bir unsur suçun tipikliğini oluşturan temel unsurları ifade eder. Suçun oluşumu için bu unsurların bir arada bulunması gerekir.
Suçun Konusu:
Zimmet suçunun konusunu, ekonomik değere sahip, para ile ölçülebilen taşınır ve taşınmaz tüm mallar oluşturur. Bu malların kamu görevlisine görevinden dolayı teslim edilmiş olması gereklidir. Görevin doğrudan bir sonucu olarak kamu görevlisine emanet edilen ya da teslim edilen mal, zimmet suçunun konusunu teşkil eder.
Malın fiziksel olarak teslim edilmesi kadar kamu görevlisinin bu mal üzerindeki denetim yetkisi de önemli bir kriterdir. Örneğin, mali varlıklar, taşınmaz mülkler veya görev sırasında edinilmiş herhangi bir ekonomik değer bu kapsamda değerlendirilebilir.
Fail:
Zimmet suçu özgü bir suçtur ve yalnızca TCK madde 6/1-c’de tanımlanan kamu görevlileri tarafından işlenebilir. Kamu görevlisi kavramı, atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak kamusal faaliyetin yürütülmesine katılan kişileri kapsar.
Kamu görevlisi, görevinin sağladığı yetki ve güveni kötüye kullanarak malı zimmetine geçirir. Ancak, kamu görevlisi olmayan bir kişi bu suçun doğrudan faili olamaz.
Kamu görevlisi olmayan kişiler (özel sektörde çalışanlar, sözleşmeli personel, taşeron işçiler dahil), zimmet suçuna ancak azmettiren veya yardım eden sıfatıyla iştirak edebilirler (TCK m.40/2). Bununla birlikte, iştirak için suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması şarttır (TCK m.40/3). Eğer kamu görevlisi olmayan bir kişi, kamuya ait bir mal üzerinde zimmete benzer bir şekilde hukuka aykırı tasarrufta bulunursa bu eylem TCK madde 155’te düzenlenen güveni kötüye kullanma suçu veya koşulları varsa hırsızlık (TCK m.141) ya da dolandırıcılık (TCK m.157) suçları kapsamında değerlendirilir.
Mağdur:
Zimmet suçunun mağduru, toplumu oluşturan bireylerdir. Kamu idaresi ise suçtan zarar gören taraf olarak değerlendirilir. Gerçek kişiler doğrudan mağdur olamazlar, çünkü zimmet suçu kamuya yönelik bir suçtur.
Tüzel kişiler ve devlet, suçtan zarar gören olarak kabul edilir. Suçun toplum üzerindeki etkisi nedeniyle, mağduriyet, toplumun geneline yayılan bir nitelik taşır. Bu bağlamda, zimmet suçu, bireysel mağduriyetin ötesinde toplumsal düzenin bozulmasına neden olur.
Hareket:
Zimmet suçu, kamu görevlisinin görev gereği koruma veya gözetim altında bulundurduğu ya da zilyetliğinde olan malı kendisinin veya üçüncü bir kişinin çıkarına kullanmasıyla oluşur. Bu suç, icrai hareketle işlenebilen bir suç tipidir ve ihmal suretiyle işlenmesi mümkün değildir.
Zimmete geçirme eylemi, mal üzerinde mal sahibi gibi tasarrufta bulunmak anlamına gelir. Bu, malı satma, harcama, tüketme, kiraya verme, ödünç verme, rehin verme ya da kendi mülkiyetine geçirme gibi şekillerde gerçekleştirilebilir. Örneğin, kamu görevlisinin kendisine teslim edilen bir malı satması veya şahsi kullanımı için harcaması durumunda, zimmet suçu işlenmiş olur. Burada önemli olan, kamu malının kamu yararına kullanımı dışına çıkılarak özel bir menfaat sağlanmasıdır.
Burada önemli olan, kamu malının kamu yararına ve hizmetin gereklerine uygun kullanımı dışına çıkılarak özel bir menfaat sağlanması ve malın kamusal amaçlar dışında kullanılmasıdır. Malın geçici süreyle kullanılması ve sonra iade edilmesi halinde dahi zimmet suçu oluşur, ancak bu durumda TCK m.247/3 uyarınca verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.
Zimmet Suçunda Manevi Unsur
Zimmet suçunun manevi unsuru, failin zihinsel tutumunu ve suçu işlerkenki niyetini ifade eder. Türk Ceza Kanunu’na göre zimmet suçu, yalnızca kasten işlenebilen bir suçtur. Bu durum, failin suç oluşturan fiili bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi gerektiği anlamına gelir. Taksirle işlenmesi mümkün değildir.
Kast Türleri ve Zimmet Suçu
Kast, zimmet suçunda TCK m.21 kapsamında doğrudan kast veya olası kast şeklinde ortaya çıkabilir:
- Doğrudan Kast: Fail, kendisine koruma ve muhafaza amacıyla bırakılmış olan malı, kendi ya da bir başkasının yararına zimmete geçireceğini tam bir bilinç ve irade ile hareket eder. Burada failin amacı açıktır ve suçun sonuçlarını öngörerek bu sonuçları gerçekleştirmeyi hedefler.
- Olası Kast: Fail, zimmet suçunun sonuçlarını öngörmesine rağmen, bu sonuçların gerçekleşme ihtimaline kayıtsız kalarak hareket eder. Ancak olası kast durumunda da failin, fiili bilerek ve isteyerek gerçekleştirme niyeti bulunmalıdır.
Bilinç ve İrade
Zimmet suçunda failin, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğunun bilincinde olması gerekir. Fail malın zimmete geçirilmesi sırasında şu unsurları bilerek hareket eder:
- Malın kendisine görevi nedeniyle geçici olarak koruma, denetim veya gözetim amacıyla bırakıldığını,
- Bu malı kendi veya başkasının menfaatine kullanmasının hukuka aykırı olduğunu,
- Eyleminin bir zarara yol açacağını.
Bu unsurlar, failin iradi bir şekilde hareket ettiğini ve kast unsurunun varlığını gösterir.
Zimmete Para Geçirme Suçunun Nitelikli Unsurları
Zimmet suçunun ceza hukuku bağlamında incelenmesi, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerden cezayı hafifleten etkenlere kadar geniş bir yelpazede ele alınmaktadır. Suçun nitelikli unsurları:
Daha Ağır Cezayı Gerektiren Nitelikli Hal – Hileyle İşlenen Nitelikli Zimmet Suçu
Hileli davranışlarla işlenen zimmet suçunda, suçun niteliği ve failin suç işlemeye yönelik eylemleri cezada artırıcı bir etki yaratır. Hileden kasıt, aldatma amacı taşıyan ve basit bir denetimle ortaya çıkarılamayacak derecede yoğun ve etkili bir planın uygulanmasıdır. Bu davranışlar suçun açığa çıkmasını zorlaştıracak şekilde planlanmış olmalı ve suçun tespitini güçleştirmelidir.
Bu nitelikli halde, failin hileli eylemleri aldatıcı bir sistematik içermekte olup, zimmet suçunun tespit edilmesini önlemeye yönelik bu tür eylemler cezanın yarı oranında artırılmasına yol açar.
Daha Az Cezayı Gerektiren Nitelikli Hal – Kullanma Zimmeti ve Malın Değerinin Azlığı
1. Kullanma Zimmeti
Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp iade edilmesi amacıyla işlenmesi durumunda, TCK m.247/3 uyarınca cezai yaptırım yarı oranına kadar indirilebilir. Kullanma zimmetinde fail, malı bir süreliğine kendi tasarrufuna alır ve sonrasında başlangıçtaki iade kastıyla hareket ederek malı iade eder.
Bu durumun cezai indirime tabi tutulabilmesi için failin şu şartları sağlaması gereklidir:
- Suç konusu malın belirli bir süre kullanıldıktan sonra kendiliğinden iade edilmesi,
- Herhangi bir uyarı, şikayet ya da soruşturma olmaksızın failin kendi iradesiyle bu eylemi sonlandırması,
- İade iradesinin suçun işlenmesi anında mevcut olması.
- Kullanma zimmeti eyleminde malın kullanım süresi önemli bir faktör olarak değerlendirilmez.
2. Malın Değerinin Azlığı
Zimmete geçirilen malın değerinin az olması, TCK m.249 kapsamında cezanın indirilmesi sebebidir. Ancak bu durumda bile zimmet suçunun oluştuğu kabul edilir. Verilecek ceza, malın değerinin azlığına bağlı olarak üçte bir ile yarı oranında azaltılır.
Malın değerinin azlığı, suçun işlendiği andaki ekonomik değeri üzerinden hesaplanır. Zincirleme zimmet suçlarında ise toplam değer esas alınır. Hakim, malın değeri düşük olduğunda cezai indirimi uygulamak zorundadır; bu konuda takdir yetkisi yoktur.
Cezayı Azaltan Şahsi Sebep Olarak Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık, zimmet suçunda cezayı hafifleten önemli bir şahsi sebep olarak kabul edilmektedir. Failin zimmetine geçirdiği malı iade etmesi ya da zararı tazmin etmesi durumunda cezai indirim uygulanabilir.
Etkin pişmanlık hükümleri şu şekilde düzenlenmiştir:
- Soruşturma başlamadan önce malın aynen iadesi veya zararın tamamen giderilmesi durumunda cezanın üçte ikisi indirilir (TCK m.248/1).
- Kovuşturma başlamadan önce gönüllü olarak malın iadesi veya zararın tazmini halinde cezanın yarısı indirilir (TCK m.248/2).
- Hükümden önce etkin pişmanlık gösterilirse cezada üçte bir oranında indirim yapılır (TCK m.248/2 son cümle).
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanabilmek için:
- İade veya tazminin failin gönüllü olarak gerçekleştirilmesi gerekir.
- Cebri icra yoluyla yapılan ödemeler bu kapsamda değerlendirilemez.
- Suçun konusunu oluşturan malın miktarı belirlenemediği durumlarda, failin ödeme iradesi yeterli görülür.
Suçun Özel Görünüş Biçimleri
Zimmet suçunun özel görünüş biçimleri; teşebbüs, iştirak, içtima ve zincirleme suç hükümleri çerçevesinde değerlendirilir.
Teşebbüs
Failin kast ettiği suçu doğrudan icraya başlayıp elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması durumudur.
- Zimmet suçunda teşebbüs, mal üzerinde malik gibi tasarrufta bulunma amacını gerçekleştirmeye yönelik eylemler başlayıp suç tamamlanmadığında gündeme gelir.
- Meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığına göre fail daha az ceza ile cezalandırılır.
- Suçun icrasına yönelik hareketlerin elverişli olması teşebbüsün gerçekleşmesi için gereklidir.
İştirak
Zimmet suçunda iştirak, kamu görevlisi olmayan kişilerin suça azmettiren veya yardım eden sıfatıyla katkıda bulunması durumudur.
- Azmettiren: Suç işleme düşüncesi olmayan birini bu suçu işlemeye ikna eden veya karar almasını sağlayan kişidir.
- Yardım Eden: Kamu görevlisine çeşitli şekillerde destek sağlayarak suçun işlenmesine katkıda bulunan kişidir.
- İştirak edenlerin cezaları, faillik derecesinde bir sorumlulukları olmadığı için daha hafiftir.
İçtima
Zimmet fiilinin başka suçlarla birlikte işlenmesi durumunda birden fazla suçun aynı olayda birleşmesi ya da ayrı ayrı cezalandırılması durumudur.
- Zimmet suçu başka suçlarla birlikte işlenebilir. Bu durumda suçlar bir bütün olarak değerlendirilebilir veya ayrı ayrı cezalandırılabilir.
- Örneğin, zimmet sırasında sahtecilik yapılmışsa hem zimmet hem de sahtecilik suçları için ayrı ayrı ceza uygulanır.
Zincirleme Zimmet Suçu
Failin bir suç işleme kararına bağlı olarak aynı suçu birden fazla kez işlemesi durumudur.
- Bu durumda tek bir ceza verilir ancak ceza dörtte birden dörtte üçe kadar artırılır. (TCK m.43/1). Artırım oranı belirlenirken, zimmet eylemlerinin sayısı, sıklığı, suçun işleniş biçimi ve meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınır.
- Basit veya nitelikli zimmet suçları arasında ayrım yapılmaksızın zincirleme suç hükümleri uygulanır.
Zimmet Suçunun Cezası Nedir?
Zimmet suçu türleri, failin eyleminin niteliğine göre farklı cezai yaptırımlara tabi tutulur. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 247. maddesinde düzenlenen bu suç, üç farklı biçimde işlenebilir: basit zimmet, nitelikli zimmet, ve kullanma zimmeti.
Zimmete para geçirme cezasının belirlenmesinde TCK’nın 61. maddesi uyarınca; suçun işleniş biçimi, malın değeri ve failin suçtan elde ettiği çıkar dikkate alınır. Her bir suç türü için farklı cezai yaptırımlar öngörülmüştür.
1. Basit Zimmet Suçu Cezası
Basit zimmet, zimmet suçunun en temel ve hafif şeklidir. Bu durumda fail, kendisine emanet edilen malı herhangi bir hileye başvurmadan zimmetine geçirir. Basit zimmet suçu işleyen kamu görevlisine 5 yıl ile 12 yıl arasında hapis cezası verilir.
2. Nitelikli Zimmet Suçu Cezası
Nitelikli zimmet, failin zimmet fiilini gizlemek amacıyla hileli davranışlar sergilemesi durumunda ortaya çıkar. Hileli davranışlar, suçun tespitini zorlaştıran veya tamamen engelleyen eylemleri kapsar.
Bu tür zimmet suçlarında ceza, basit zimmet cezasının yarı oranında artırılmasıyla belirlenir. Örneğin, basit zimmette verilecek asgari ceza 5 yıl ise, nitelikli zimmette bu ceza en az 7 yıl 6 aya çıkar.
Cezanın artırılmasındaki temel amaç, hileli davranışların toplum ve kamu düzeni üzerindeki etkisini daha ağır şekilde cezalandırmaktır.
3. Kullanma Zimmeti Suçu Cezası
Kullanma zimmeti, failin suç konusu malı yalnızca geçici bir süreyle kullanıp, ardından başlangıçtaki iade kastıyla malı iade etmesiyle oluşur. Bu durum, failin niyetinde tamamen sahiplenme amacının olmamasına rağmen zimmet suçunun işlenmiş sayılmasına neden olur.
Kullanma zimmeti cezası, basit zimmet suçuna verilecek cezada indirim yapılmasıyla belirlenir.
- İndirim oranı, suçun işleniş biçimine göre hakim tarafından belirlenir.
- Bu oran, 1/4, 1/3 veya en fazla 1/2 oranında olabilir.
Örneğin, failin basit zimmet için alacağı ceza 5 yıl hapis ise, kullanma zimmeti durumunda bu ceza en fazla 2 yıl 6 aya kadar indirilebilir. İndirim oranı belirlenirken malın kullanım süresi, failin niyeti ve olayın özellikleri göz önüne alınır.
Ceza hukuku süreçlerinizde profesyonel bir çözüm için Av. Hamza Bağırsakcı’ya hemen ulaşabilirsiniz: 0541 526 98 40.
Zimmet Suçu Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Zimmet suçunun dava zamanaşımı süresi 15 yıldır; bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu nedenle savcılık, suçun işlendiğini öğrendiğinde herhangi bir şikâyet aranmaksızın soruşturma başlatmak zorundadır.
Zimmet suçunda şikâyetçi sıfatı kamu idaresi veya ilgili kuruma aittir; bu kurumlar, ceza davası açıldığında davaya müdahil olarak katılabilirler.
Zimmet Suçu Görevli ve Yetkili Mahkeme
Zimmet suçunda görevli mahkeme, suçun niteliği gereği Ağır Ceza Mahkemesidir. Bu mahkeme, zimmet suçunun Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ceza sınırları ve suçun ağır cezayı gerektiren bir nitelikte olması nedeniyle yetkilendirilmiştir.
Yetkili mahkeme ise, suçun işlendiği yer mahkemesidir. Daha spesifik olarak, zimmet suçunun işlendiği yer, maddi menfaatin failin uhdesine geçtiği yer olarak kabul edilir. Örneğin, suç failinin görev yaptığı kurum veya suistimalin gerçekleştiği coğrafi bölge bu konuda belirleyici olur.
Zimmet Suçunda Uzlaşma Hükümleri
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 253. maddesinde düzenlenmiş olan uzlaşma, mağdur ile şüpheli arasında bir tür alternatif çözüm yolu sunar.
Zimmet suçunun uzlaşma kapsamında değerlendirilebilmesi mümkün değildir. Bunun temel nedeni, uzlaşma kurumunun kapsamına yalnızca mağdurun gerçek kişiler olduğu suçların alınmasıdır. Zimmet suçunda mağdur kamu tüzel kişiliği olduğu için, bu suç uzlaşma prosedürüne tabi tutulamaz.
Zimmet Suçuyla İlgili Yargıtay Kararları (2024)
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, E. 2006/10982 K. 2007/2459 T. 02.04.2007:
“Seydişehir Sağlık Meslek Lisesi Müdürü olarak görev yapan sanık Kemal Baysal ve okul personelinin özlük haklarını düzenlemek, saymanlıktan veya okulun banka hesabından tahsil ederek hak sahiplerine dağıtmak üzere mutemet olarak görevlendirilen sanık Emine ile bu sanığın eşi olan ve aynı zamanda işleticisi olduğu bilgisayar dershanesinde okul personeline ait özlük haklarıyla ilgili bordroları bilgisayarda hazırlayan sanık Ahmet’in iştirak halinde 1993,1994 ve 1995 yılları içerisinde maaş,ek ders ücreti ve vergi iade bordroları ile bunların bağlı olduğu verile emirlerinin okulda kalan nüshaları doğru olarak hazırlandıktan sonra, muhasebe müdürlüğüne ibraz edilen ve ödemeye esas olan suretlerine hayali, ödeme yapılmaması gereken veya ücretsiz izinli kişiler için ücret tahakkuk ettirilmesi, ek ders görevi almayanların bordroya ilavesi veya mevcut personelin ek ders görevi miktarının artırılması, vergi iadesine esas harcama tutarlarının artırılması veya vergi iade bildirimi bulunmayanlara iade yapılması gibi yöntemlerle ve imzaların taklit edilmesi suretiyle oluşturdukları sahte belgelerle saymanlıktan tahsil ettikleri toplam 1.862.431.000 lirayı mal edindiklerinin anlaşılması ve oluşun mahkemece de bu şekilde kabul edilmesi karşısında, suça konu paralar sanıklara görevlerinin normal fonksiyonu gereği verilmediği gibi hazineye ait paralar üzerinde koruma ve denetim yükümlülüklerinin de bulunmaması nedeniyle zimmet suçunun unsurlarının oluşmadığı, sabit olan fiillerinin müteselsil resmi evrakta sahtecilik ve kamu kurumu zararına dolandırıcılık suçlarını oluşturacağı gözetilmeden suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde zimmet suçundan mahkumiyet kararı verilmesi, Kabule göre de; Suçu 5237 Sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işleyen sanıklar hakkında 53/5 maddenin uygulanmaması, Bozmayı gerektirmiş“
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, E. 2012/7175 K. 2013/4810 T. 09.05.2013:
“Türkiye Diyanet Vakfının Müftülüklere gönderdiği 18/09/2006 günlü yazıda yurt genelinde yapılan yardım toplama kampanyası kapsamında camilerden yardım toplanmasının ve bunun müftülükler aracılığıyla Vakıf hesabına yatırılmasının istenmesi üzerine, suç tarihinde İlçe Müftülüğünde memur olarak görev yapan sanığın camilerden toplanan paraları teslim aldığı ve söz konusu yardım parasının bir kısmını mal edindiği sübut bulan olayda; 2860 sayılı Yardım Toplama Kanununun 2. maddesi gereğince vakıflara yapılan bağış ve yardımlar bu Kanun kapsamında bulunmadığından Yasanın 28. maddesinin uygulanma imkanı olmadığı gibi, Türkiye Diyanet Vakfı adına toplanan paranın da devlet parası olmadığı, vakfa ait para niteliğinde bulunduğu ve açıklanan bu sebeplerden ötürü sanığın sabit eyleminin zimmet suçunu değil hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması…”
Sıkça Sorulan Sorular
Zimmete para geçirme ve cezai yaptırımları hakkında merak edilenleri yanıtladık.
Zimmet suçu nasıl oluşur?
Zimmet suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 247. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suçu işlemek için failin kamu görevlisi olması ve görevi nedeniyle zilyetliğinde bulunan malı, kendisinin veya başkasının yararına geçirme amacıyla zimmetine geçirmesi gerekir.
Suçun oluşması için şu unsurlar gereklidir:
- Failin kamu görevlisi olması: Zimmet suçu yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenebilir.
- Malın zilyetlikte olması: Malın failin görevinden ötürü kullanımında veya korumasında bulunması gerekir.
- Zararın oluşması: Malın kamuya ait olduğu ve zimmete geçirilmesi nedeniyle kamu zararının doğması gereklidir.
Zimmet suçu yüz kızartıcı suç mudur?
Evet, zimmet suçu yüz kızartıcı suçlar arasında kabul edilir.
Bu tür suçlar, toplumun ahlaki değerlerine ve güvenine zarar veren fiiller olarak değerlendirilir. Yüz kızartıcı suçlar, bireyin hem sosyal yaşamında hem de mesleki kariyerinde ciddi olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Zimmet suçunun yatarı ne kadar?
Zimmet suçunun cezası, suça konu malın değerine ve suçun niteliğine göre değişir. Türk Ceza Kanunu’na göre:
- Zimmet suçu işleyen kişi 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
- Eğer zimmet suçu nitelikli zimmet şeklinde işlenmişse, ceza yarı oranında artırılır.
- Malın değerinin az olması durumunda ise cezada indirime gidilebilir ve bu durumda ceza 1 yıl ile 3 yıl arasında değişebilir.
Zimmet cezası paraya çevrilir mi?
Zimmet suçunda verilen hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesi, suçun niteliğine ve cezanın süresine bağlıdır. Nitelikli zimmet suçlarında ceza yüksek olduğundan paraya çevrilmesi mümkün olmaz.
Ancak malın değerinin düşük olması durumunda verilen cezanın hapis yerine adli para cezasına çevrilmesi mümkündür. Bu karar, mahkemenin takdirindedir.
Zimmet suçu uzlaşma kapsamında mı?
Hayır, zimmet suçu uzlaşma kapsamında değildir.
Türk Ceza Kanunu’nun 247. maddesine göre zimmet, kamu tüzel kişilerine karşı işlenen bir suç olduğundan uzlaşma hükümleri uygulanamaz.
Zimmet suçunda etkin pişmanlık var mı?
Evet, Türk Ceza Kanunu’nun 248. maddesi kapsamında zimmet suçunda etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir.
Şartlar şunlardır:
- Soruşturma başlamadan önce zararın giderilmesi: Fail, zimmete geçirdiği malı iade eder veya zararı tazmin ederse cezasında indirim yapılabilir.
- Soruşturma veya kovuşturma sırasında zararın giderilmesi: Bu durumda da cezada indirim yapılabilir, ancak indirim oranı daha düşük olacaktır.
Etkin pişmanlık, failin ceza almaktan tamamen kurtulmasını sağlamaz ancak alacağı cezanın hafifletilmesine yardımcı olur.
Zimmet suçu memuriyete engel mi?
Evet, zimmet suçu memuriyete engel teşkil eder.
Türk Ceza Kanunu’nda yer alan yüz kızartıcı suçlar arasında olduğu için, zimmet suçu işleyen ve bu nedenle mahkûm olan bir kişi, kamu görevlerinde çalışamaz. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre, memuriyete alınacak kişilerde yüz kızartıcı suçlardan hüküm giymemiş olma şartı aranmaktadır.
Zimmet suçunda Hagb verilir mi?
Zimmet suçunun temel cezası 5 yıldan başladığından HAGB uygulanabilmesi (hükmün açıklanmasının geri bırakılması) için CMK madde 231/5 uyarınca ancak aşağıdaki şartların tamamının gerçekleşmesi halinde mümkündür:
- Etkin pişmanlık, malın değerinin azlığı gibi cezada indirimi gerektiren hallerin mevcut olması ve bu indirimler sonucunda cezanın 2 yıl veya altına düşmesi.
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması.
- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması.
- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi.
- Bu hususta mahkemenin olumlu takdir yetkisini kullanması.