Muris muvazaası davası, mal paylaşımında haksız işlemlerin tespit edilmesi ve mirasçıların hak kaybının önlenmesi için açılır.
Ancak her hukuki işlem muris muvazaası olarak değerlendirilmez. Muris muvazaası kabul edilmeyen hallerde, miras bırakanın işlemleri hukuken geçerli sayılır ve dava açılması mümkün olmaz.
Bu yazıda, mirastan mal kaçırma, muris muvazaası kapsamına girmeyen durumlar ve hangi koşullarda bu tür bir davanın açılamayacağı detaylı şekilde ele alınmaktadır.
Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma) Nedir?
Miras hukuku, bireylerin malvarlıklarının vefatlarından sonra adil bir şekilde paylaştırılmasını sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. Ancak miras paylaşımı muris muvazaası gibi durumlar, mirasçılar arasında uyuşmazlıklara yol açabilir.
Muris muvazaası, miras bırakanın (muris) mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı hukuki işlemleri ifade eder.
Bu işlemler genellikle mirasçıların miras hakkını engellemek için üçüncü kişilerle yapılan gizli anlaşmaları kapsar. Örneğin, bağışlama işleminin tapuda satış olarak gösterilmesi gibi. Bu tür muvazaalı işlemler, görünürde geçerli olsa da tarafların gerçek iradesini yansıtmadığı için mirasçılar tarafından açılacak tapu iptal ve tescil davası ile hükümsüz kılınabilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2017/1247 K. 2020/47 T. 23.01.2020: “Muris muvazaasında, mirasbırakan ile sözleşmenin karşı tarafı, aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile gizlemektedirler. Başka bir anlatımla, mirasbırakan ile karşı taraf malın gerçekten temliki hususunda anlaşmışlardır. Görünüşteki ve gizlenen sözleşmelerin her ikisinde de samimi olarak temlik istenmektedir. Ne var ki, görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin vasfı (niteliği) muvazaalı sözleşme ile değiştirilmekte, ayrıca gizli bir bağış sözleşmesi düzenlenmektedir. Görünüşteki sözleşmenin vasfı (niteliği) tamamen değiştirildiğinden, muris muvazaası aynı zamanda “tam muvazaa” özelliği de taşınmaktadır“
Muris Muvazaası Davasını Kim Açabilir?
Muris muvazaası davası, saklı pay sahibi mirasçılar ile diğer yasal mirasçılar tarafından açılabilir. Ayrıca miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufla atadığı atanmış mirasçılar da bu davayı açabilir. Ancak atanmış mirasçıların dava açabilmesi için, miras bırakanın kendilerine bıraktığı tereke değerinin muvazaalı işlemle zedelenmiş olması gerekir.
Davacı mirasçıların, muvazaa iddialarını ispat yükü altında olduğunu belirtmek gerekir. Yargıtay içtihatları uyarınca bu ispat, her türlü delille yapılabilir. Özellikle bedel ödenmediği, miras bırakanın ekonomik durumu, taraflar arasındaki yakınlık derecesi, işlemin yapıldığı tarih gibi olgular, muvazaanın ispatında önem taşır.
1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı: “…saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine…“
Miras hukuku alanında yaşadığınız tüm hukuki sorunlarda deneyimli bir avukatla çalışmak istiyorsanız Av. Hamza Bağırsakcı sizlere destek sunmaya hazır. Uyuşmazlıkların çözümü ve hukuki süreçlerinizin yönetimi için 0541 526 98 40 numarasından bize ulaşabilirsiniz.
Muris Muvazaasının Unsurları
Muris muvazaasının varlığından söz edebilmek için aşağıdaki unsurların bir arada bulunması gerekir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca, bu unsurlardan birinin eksikliği halinde muvazaa iddiası reddedilir.
1. Görünüşteki İşlem
Miras muvazaasında görünüşteki işlem, tarafların dışarıdan bakıldığında geçerli bir sözleşme veya işlem yapmış gibi göstermesiyle ortaya çıkar. Bu işlemler:
- Tapuda Satış Gösterilmesi: Miras bırakanın gerçekte bağışlamak istediği taşınmazı, tapuda satış sözleşmesiyle devretmesi.
- Bağışlama Sözleşmesi: Miras bırakan, üçüncü bir kişi adına yapılan bağışlama işlemiyle, gerçekte başka bir kişiye malvarlığını devretmeyi amaçlar.
- Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi: Gerçekte bakım yükümlülüğü olmaksızın yapılan devirler, ölünceye kadar bakma sözleşmesi görüntüsü altında gerçekleştirilir. Yargıtay, özellikle bakım ediminin hiç veya gereği gibi yerine getirilmediği hallerde muvazaanın varlığını kabul etmektedir.
Görünüşteki işlemin amacı, mirasçıların haklarını bertaraf etmek ve ileride açılabilecek davaları engellemektir. Ancak bu tür işlemler hukuken geçersizdir. Çünkü gerçekte tarafların iradesiyle örtüşmez.
2. Gizli Sözleşme
Görünüşteki işlemin ardında, tarafların gerçek iradesini yansıtan bir gizli sözleşme bulunur. Burada ‘gizli sözleşme’ ifadesiyle anlatılmak istenen, tarafların kendi aralarında yaptıkları gizli bir anlaşma belgesi değil, onların gerçek iradelerinin yansıdığı hukuki işlemdir.
Örneğin: Miras bırakan, taşınmazını, gerçekte mirasçılarından birine bağışlamak istemektedir. Ancak diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla, bu bağışı tapuda satış olarak gösterir. Bu durumda:
- Görünürdeki işlem: Tapuda yapılan satış sözleşmesi
- Gizli sözleşme: Tarafların gerçek iradelerinin yansıdığı bağışlama sözleşmesi
Gizli sözleşmenin geçerliliği, işlemin türüne göre farklı şekil şartlarına tabidir. Taşınmaz devirlerinde, TMK md. 706 ve TBK md. 237 uyarınca resmi şekil şartı aranır. Dolayısıyla taraflar arasındaki gizli bağışlama sözleşmesi, resmi şekilde yapılmadığından kesin hükümsüzdür.
Örneğin, tapuda satış olarak gösterilen ancak gerçekte bağış olan bir taşınmaz devrinde:
- Görünürdeki satış sözleşmesi muvazaalı olduğu için geçersizdir.
- Gizli bağış sözleşmesi ise resmi şekle uyulmadığı için geçersizdir.
- Sonuç olarak yapılan devir işlemi tümüyle hükümsüz hale gelir.
Taşınır mallar ve tapusuz taşınmazlar için ise şekil şartına bağlılık olmadığı durumlarda gizli sözleşme geçerli kabul edilebilir.
Gizli sözleşmenin ispatı her türlü delille mümkündür ve Yargıtay uygulamasında özellikle bedel ödenmemesi, yakın akrabalık ilişkisi gibi olgular önemli karineler olarak kabul edilmektedir.
3. Muvazaa Anlaşması
Muvazaa anlaşması, tarafların görünürde bir işlem yaparak aslında başka bir işlemi gizlemeyi kabul ettiği bir düzenlemedir. Bu anlaşma, taraflar arasında yazılı ya da sözlü olarak gerçekleştirilir ve muvazaanın şartları belirlenir.
İşlemin asıl amacı, saklı paylı mirasçıları yanıltmaktır. Tarafların iradeleri iki yönlü bir uyum içinde olur; miras bırakan ve üçüncü kişi, yapılan işlemin sadece görünüşte olduğunu bilir ve bu durumu kabul eder. Sonuç olarak muvazaa anlaşması, işlemin hukuki geçerliliğini zedeleyen bir unsur haline gelir.
“Mirasta Saklı Pay Nedir? içeriğimizi de ziyaret edin: https://yontemlaw.com/mirasta-sakli-pay-nedir/
4. Mirasçıları Aldatma Amacı
Miras muvazaasının temel unsurlarından biri, işlemin mirasçıları aldatma amacıyla yapılmasıdır.
Miras bırakan, saklı paylı mirasçılarını miras haklarından mahrum bırakmak için aldatma kastıyla işlem yapar.
Aldatma amacı olmadan yapılan işlemler miras muvazaası kapsamına girmez. Örneğin, gerçekten bağışlama amacı taşıyan bir işlemde muvazaadan söz edilemez.
5. Mal Kaçırma Amacı
Miras muvazaasının varlığından söz edebilmek için miras bırakanın temel amacı, mirasçılardan mal kaçırmak olmalıdır.
Bu durum, miras bırakanın kasıtlı olarak malvarlığını mirasçılarından gizlemeye veya saklı paylı mirasçıların bu malvarlığına erişimini engellemeye yönelik işlemler yapmasıyla ortaya çıkar.
Gerçek iradeyi gizleyerek gerçekleştirilen bu tür işlemler, hukuka aykırı olarak değerlendirilir ve mahkemeler tarafından iptal edilebilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2017/1247 K. 2020/47 T. 23.01.2020: “Muris muvazaasını öteki nispi muvazaalardan ayıran unsur ise mirasçıları aldatmak amacıyla yapılmasıdır. Daha açık bir anlatımla, 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere bu muvazaa türünde mirasbırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini satış veya ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır.”
Muris Muvazaası Kabul Olmayan Haller Nelerdir?
Muris muvazaası kabul olmayan haller, miras bırakanın gerçek iradesini yansıtan ve mirasçıları aldatma amacı taşımayan işlemlerdir.
Muvazaa iddiasıyla iptal edilemeyecek işlemler:
- Gerçek Bedel Üzerinden Yapılan Satışlar: Taşınmazın gerçek piyasa bedelinin ödenmesiyle yapılan devirler, mal kaçırma amacı taşımadığı için muvazaalı sayılmaz.
- Bağışlama Yoluyla Devir: Resmi şekilde yapılan bağış işlemleri, tarafların gerçek iradesini yansıttığı için geçerlidir. Bu tür devirler, tenkis kurallarına tabi olabilir.
- Ölünceye Kadar Bakma ve Gözetme Sözleşmeleri: Bakım ihtiyacının gerçekten var olduğu ve bakım ediminin fiilen yerine getirildiği hallerde bu sözleşmeler, muvazaa teşkil etmez.
- Paylaştırma Amaçlı Devirler: Mirasçılar arasında hakkaniyetli bir paylaşım yapılması durumunda, bu işlemler muvazaa kapsamına girmez. Ancak mirasçı olmayan kişilere yapılan devirler paylaştırma olarak kabul edilmez.
- Tapusuz veya Taşınır Malların Devri: Resmi şekil şartlarına ve hukuka uygun şekilde yapılan taşınır malların devri, tarafların gerçek iradesine dayanıyorsa geçerlidir.
- Kooperatif ve Şirket Paylarının Devri ile Uzun Süreli Kira Sözleşmeleri: Gerçek iradeyle yapılan bu tür işlemler muvazaa kapsamına girmez.
Önemli Not: Bu işlemlerin muvazaalı sayılmaması için; işlemin gerçek iradeyi yansıtması, mal kaçırma kastının bulunmaması, varsa bedelin gerçekten ödenmesi, işlemin ekonomik ve hukuki gerekçesinin bulunması şarttır.
Mirastan Mal Kaçırmanın Cezası Nedir?
Türk Ceza Kanunu’nda mirastan mal kaçırma doğrudan bir suç olarak düzenlenmemiştir.
Ancak mirasçılar bu tür durumlara karşı muris muvazaası davası açabilir ve yapılan işlemlerin iptalini talep edebilir.
Hemen İletişime Geç
Merkez Mh. Abide-i Hürriyet Cd. No:152 D:11 Şişli / İSTANBUL

Mirastan Mal Kaçırma Davasında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler
Mirastan mal kaçırma davaları için zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Bu davalar, miras bırakanın vefatından sonra herhangi bir zaman kısıtlaması olmaksızın açılabilir.
Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay kararları uyarınca bu davalar hak düşürücü süreye de tabi değildir.
Mirastan Mal Kaçırma Nasıl Tespit Edilir?
Muris muvazaasının tespiti için görünürdeki işlemin gerçek iradeyi yansıtıp yansıtmadığı, taraflar arasında muvazaa anlaşmasının olup olmadığı ve mirasçıları aldatma kastının bulunup bulunmadığı gibi unsurların incelenmesi gerekmektedir. Bu inceleme yapılırken şu hususlar önem taşır:
- Taraflar Arasındaki İlişki:
· Murisin ikinci eşi ile ilk eşinden olan çocukları arasındaki ilişki
· Davalının murisin yanında oturup oturmaması
· Tarafların yakınlık dereceleri
- Mali Duruma İlişkin Göstergeler:
· Miras bırakanın ekonomik durumu ve mal satma ihtiyacının bulunup bulunmaması
· Terekede satış bedelinin bulunmaması
· Davalının taşınmazı alacak mali gücünün olup olmaması
· Taşınmazların gerçek değerleri ile tapuda gösterilen değerler arasındaki fark
- İşlemin Zamanlaması ve Şekli:
· Yaşam boyu taşınmaz satmayan kişinin ölümüne yakın bir dönemde satış yapması
· Çekişme konusu taşınmazların elden çıkarılması için haklı ve makul nedenlerin varlığı
· Az mal satarak çok para elde etme imkanı varken çok malın düşük bedelle satılması
Mirastan Mal Kaçırma Olarak Değerlendirilen İşlemler
Mirastan mal kaçırma olarak değerlendirilen işlemler, miras bırakanın (muris) mirasçılarının haklarını ihlal etmek amacıyla gerçekleştirdiği muvazaalı (danışıklı) işlemleri kapsar.
Bu işlemler arasında:
- Tapuda Satış Gösterilmesi:
· Taşınmazın gerçekte bağışlanmak istendiği halde satış olarak gösterilmesi
· Bedelin çok düşük belirlenmesi veya hiç ödenmemesi
· Özellikle mirasçılardan birine yapılan düşük bedelli devirler
- Ara Malik Kullanılması:
· Taşınmazın önce güvenilen üçüncü bir kişiye devredilmesi
· Bu kişinin daha sonra malı asıl devredilmek istenen mirasçıya aktarması
· Bu yolla muvazaa iddialarının bertaraf edilmeye çalışılması
- Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri:
· Gerçekte bakım ilişkisi olmadığı halde bakma sözleşmesi yapılması
· Bakım ediminin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi
· Bakım ihtiyacı olmadığı halde yapılan devirler
Örnek olarak: Varlıklı bir miras bırakan, gerçekte bağışlamak istediği değerli bir apartman dairesini, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla tapuda oğluna düşük bedelli satış olarak gösterdiğinde, bu işlem muris muvazaası olarak kabul edilir. Özellikle satış bedeli terekede çıkmıyor ve oğlunun da bu bedeli ödeyecek mali gücü bulunmuyorsa, muvazaa karinesi güçlenir.
Mirasçılar bu tür durumlarda tapu iptali ve tescil davası açarak haklarını arayabilirler. Bu davanın başarıya ulaşması için:
- Muvazaanın varlığının kesin delillerle ispatı
- İşlemin miras haklarını zedeleme amacı taşıdığının gösterilmesi
- Yargıtay içtihatlarında belirlenen muvazaa karinesine uygun olguların varlığı gerekir.
Yargıtay uygulamasında, özellikle satış bedeli ile gerçek değer arasında açık oransızlık bulunması, bedelin ödenmemiş olması ve miras bırakanın mal satma ihtiyacının bulunmaması gibi olgular, muvazaanın varlığını gösteren önemli karineler olarak kabul edilmektedir.
Mirasçılar bu tür durumlarda tapu iptali ve tescil davası açarak haklarını arayabilirler. Ancak bu davanın başarıya ulaşması için murisin yaptığı işlemde muvazaanın (hileli işlemin) varlığının kesin bir şekilde ispat edilmesi gerekir.
Muris Muvazaası Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2017/1247 K. 2020/47 T. 23.01.2020:
“28. Olayların bu gelişimi; kanser tedavisi gören, beş yıl boyunca cezaevinde kalan ve ölmeden önceki son dört yılını felçli olarak geçiren murisin diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla değil de davalı oğlunun gerek kendisi gerekse eşine o güne kadar sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu ve yine ileride de bakacağı düşüncesiyle temlikte bulunduğunu göstermektedir. Nitekim, temlik tarihinden sonra da muris ve eşine davalının baktığı dosya kapsamı ile sabittir.
29. Diğer taraftan, cevap dilekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde bakım savunmasında bulunan davalının, son dört yılını felçli olarak geçiren babasına sağladığı bakımın normal bir bakım olarak kabul edilemeyeceği, özel bir bakım ve destek sağladığı, böyle olunca eldeki davada davalının bu hizmetinin semen olarak değerlendirilmesi hukuka uygun düşeceğinden, yapılan temlikin ivazlı olduğunun da kabulü gerekmektedir.”
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, E. 2015/18317 K. 2018/13952 T. 25.10.2018:
“Somut olayda; tanık olarak dinlenen davacının eşi, mirasbırakanın taşınmaz satmasını gerektirecek bir ihtiyacı olmadığını bildirmiş, diğer davacı tanığı damadı ise, görgüye dayalı bir bilgisi olmadığını, taşınmazı mirasbırakanın olarak bildiğini ifade etmiştir. Davalı tanıkları ise mirasbırakanın emekli maaşının olduğunu, taşınmazdaki binanın ikinci katı ve çatı katını davalının yaptırdığını bildirmişlerdir. Tanıklar mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yaptığına dair hükme yeterli bir açıklamada bulunmamışlardır. Bu durumda, toplanan deliller, yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde; davacının mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yaptığına dair iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna varılmaktadır. Bedeller arasındaki aşırı oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı değildir.”
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, E. 2010/1183 K. 2010/3077 T. 18.03.2010:
“Somut olayda, miras bırakanın tüm mal varlığını ölümünden önce elinden çıkarmasının olağan karşılanamayacağı gibi taşınmaz satmasını gerektiren bir nedeninin ve paraya ihtiyacının bulunmadığı, satış değerleri ile gerçek değerler arasında aşırı fark bulunduğu ve satış bedellerinin ödendiğinin de kanıtlanamadığı, öyleyse bu olgular yukarıda değinilen ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olduğu kabul edilmelidir.”
Sıkça Sorulan Sorular
Mal kaçırma davası kimlere açılır?
Mal kaçırma davası, miras bırakanın (muris) malvarlığını muvazaalı (danışıklı) işlemlerle devrettiği kişilere karşı açılır.
Davalı, taşınmazı devralan kişi olarak belirlenir. Eğer bu kişi vefat etmişse, dava onun mirasçılarına karşı yöneltilir.
Taşınmazın üçüncü bir kişiye devredilmesi durumunda ise, devralan üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmadığı değerlendirilir; iyi niyetli üçüncü kişilere karşı dava açılamaz.
Muris muvazaası davası ne kadar sürer?
Muris muvazaası davası genellikle 2-4 yıl arasında sonuçlanır.
Ancak mahkemenin iş yüküne ve tarafların delil sunma hızına bağlı olarak dava süresi değişebilir.
Muris muvazaası davası görevli ve yetkili mahkeme hangisidir?
Dava, taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır.
Muris muvazaası davası hangi hallerde açılamaz?
Geçerli bir sözleşmenin olduğu veya murisin amacının mirasçılardan mal kaçırma olmadığı durumlarda bu dava açılamaz.
Mirasçı tek başına dava açabilir mi?
Evet, her bir mirasçı bağımsız olarak muris muvazaası davası açabilir.
Muris muvazaası davasını açmayan hak kazanabilir mi?
Evet, muris muvazaası nedeniyle iptale karar verilirse, dava açmayan mirasçılar da elde edilen haklardan faydalanır.