Evet, estetik doktorları tıbbi müdahalelerde hata yapmaları veya hastaya vaat ettikleri sonucun gerçekleşmemesi durumunda dava edilebilirler.
Bu davalar genellikle tıbbi malpraktis (hatalı tıbbi uygulama) nedeniyle açılır ve hastalar maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Ancak, doktorun hatalı veya kusurlu müdahalesini ispat etmek için tıbbi bilirkişi raporları ve tıbbi kayıtlar büyük önem taşır.
Estetik Doktoruna Hangi Mahkemede Dava Açılır?
Özel Hastane | Tüketici Mahkemeleri (yoksa Asliye Hukuk Mahkemesi) |
Özel Doktor Kliniği | Tüketici Mahkemeleri (yoksa Asliye Hukuk Mahkemesi) |
Kamu Hastaneleri | İdare Mahkemesi |
Özel hastanelerde veya doktorun kendi kliniğinde gerçekleşen estetik operasyonlarda, hasta ve hekim arasında bir eser sözleşmesi kurulur ve bu sözleşme temelde bir tüketici işlemi niteliğindedir. Dolayısıyla, bu tür davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.
Eğer dava açılacak yerde bir tüketici mahkemesi yoksa, bu durumda asliye hukuk mahkemesi devreye girer. Bazı durumlarda ise doktorun çalıştığı özel sağlık kurumu da sorumlu tutulabilir ve bu durumda kurum aleyhine de dava açılması mümkündür. Ancak kamu hastanelerinde gerçekleşen estetik müdahalelerde, dava doğrudan doktora değil, ilgili sağlık kuruluşuna karşı idare mahkemesinde açılır.
Hemen İletişime Geç
Merkez Mh. Abide-i Hürriyet Cd. No:152 D:11 Şişli / İSTANBUL

Estetik Doktoruna Dava Açma Süresi Ne Kadar?
Türk Borçlar Kanunu ve Tüketici Hukuku kapsamında, zamanaşımı süreleri çeşitli hukuki durumlara göre farklılık göstermektedir.
Aşağıda, bu konularla ilgili detaylı bilgileri bulabilirsiniz:
- Vekâlet ve Eser Sözleşmeleri: Türk Borçlar Kanunu’nun 147. maddesi uyarınca, hem vekâlet hem de eser sözleşmesi niteliğinde olan durumlarda zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bu süre, zararın öğrenildiği andan itibaren başlar. Ancak, dava açma süresi hukuki ilişkinin niteliğine ve davanın türüne göre değişiklik gösterebilir.
- Tüketici Hukuku ve Ayıplı Hizmet: 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre, ayıplı hizmet dolayısıyla sorumluluk için hizmetin ifa tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır.
Önemli bir detay olarak, bu sürenin dolmasına rağmen Türk Borçlar Kanunu’nun hükümleri uyarınca 5 yıllık genel zamanaşımı süresi devreye girebilir. - Eser Sözleşmelerinde Hekim Sorumluluğu: Hekimin yükümlülüklerini ağır kusurla hiç ya da gereği gibi ifa etmediği durumlarda, genel zamanaşımı süresi olan 10 yıl geçerlidir.
Ayıplı eser söz konusuysa, Türk Borçlar Kanunu’nun 478. maddesi uyarınca, teslim tarihinden itibaren 2 yıl içinde dava açılmalıdır. Ağır kusur durumlarında bu süre 20 yıla kadar uzayabilir. - Kamu Hastanelerinde Estetik Operasyonlar: Kamu hastanelerinde yapılan estetik operasyonlar için önce ilgili kuruma başvurma zorunluluğu vardır ve burada 1 yıllık başvuru süresi uygulanır. Başvuru sonucunda, talebin kısmen veya tamamen reddedilmesi durumunda, tebliğden itibaren 30 gün içinde dava açılabilir.
- Ceza Davası Açma Süresi: Doktorun hatalı tıbbi uygulaması hukuka uygun değilse, yaralama suçlamasıyla ceza davası açmak için savcılığa 6 ay içinde şikayette bulunulması gerekmektedir.
Bu zamanaşımı süreleri, dava açmadan önce dikkat edilmesi gereken önemli hukuki unsurlar arasında yer almaktadır.
Hatalı Estetik Ameliyat Sonrası Açılabilecek Davalar Nelerdir?
Hatalı estetik ameliyat sonrasında açılabilecek davalar, hastanın yaşadığı zararın türüne göre farklılık gösterebilir. Bu davalar, hastanın uğradığı maddi, manevi zararları veya hekimin kusurunu hedef alabilir.
Aşağıda hatalı estetiğin olması durumunda açabileceğiniz davalar listelenmiştir:
- Maddi Tazminat Davaları: Maddi tazminat, hastanın ameliyat sonrası ek tedavi masrafları, iş kaybı ve ekonomik zararlarını kapsar.
- Manevi Tazminat Davaları: Manevi tazminat ise ameliyatın kişi üzerinde yarattığı psikolojik etkilerden, özellikle görünümünden duyulan rahatsızlıktan kaynaklanır.
- Taksirle veya Kasten Yaralama Ceza Davaları: Eğer doktorun ihmali sonucu ciddi bir zarar oluşmuşsa, taksirle yaralama davası açılabilir. Eğer doktorun kasıtlı olarak hatalı bir işlem yaptığı ispatlanırsa, kasten yaralama davası açılabilir. Bu davalarda hekimin kusurunun ve zararın doğrudan bu kusurdan kaynaklandığının ispatı gereklidir.
- Aydınlatılmış Onam Eksikliğinden Doğan Davalar: Ameliyat öncesinde hastaya yeterli bilgilendirme yapılmaması durumunda tazminat davası açılabilir. Hekim, ameliyatın riskleri ve olası sonuçları hakkında hastayı bilgilendirmekle yükümlüdür. Aydınlatılmış onamın eksik veya yanlış alınması, tazminat talebine yol açabilir.
“Malpraktis Doktor Hatası Davası Nedir” içeriğimiz de ilginizi çekebilir: https://yontemlaw.com/malpraktis-doktor-hatasi-davasi-nedir/
Estetik Davası Nasıl Açılır?
Estetik davalarında başvuru süreci şu adımlarla ilerler:
- Arabuluculuk Sürecinin Tamamlanması: Mahkeme sürecinden önce, taraflar arasında anlaşma sağlanamazsa arabuluculuk süreci tamamlanmalıdır. Bu süreç, dava açılmadan önce zorunlu bir adımdır.
- Delillerin Toplanması: İlk olarak, hekimin kusurlu bir müdahalede bulunduğunu kanıtlayacak tüm deliller toplanır. Bu deliller, cerrahın taahhüt ettiği sonucu sağlayamaması veya ihmali sonucunda ortaya çıkan zararları içerir.
- Yetkili Mahkemeye Başvuru: Deliller toplandıktan sonra, işlem yapılan hastanenin türüne göre yetkili mahkemeye başvurulur. Özel hastanelerde yapılan işlemler için Tüketici Mahkemesi, devlet hastanelerindeki müdahaleler için İdare Mahkemesi yetkilidir.
Bu tür davalarda deneyimli bir avukattan destek almak, sürecin başarılı bir şekilde yürütülmesi açısından büyük önem taşır. Çünkü sağlık hukukuna ve ilgili içtihatlara hakimiyet, tazminat miktarlarının belirlenmesi ve davanın olumlu sonuçlanması için kritiktir.
Estetik Davalarında Avukat Ücreti Ne Kadar?
Estetik tazminat davalarında avukatların talep edebileceği ücretler 29.800 TL gibi sabit maktu ücretlerden başlayarak, dava sürecine ve kapsamına göre artış gösterebilir.
Estetik davalarında avukatlık ücreti Türkiye Barolar Birliği’nin belirlediği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi doğrultusunda, estetik davalarında avukatlar davanın parasal değerine göre ücret talep edebilirler. Bu tür davalarda, avukatın alacağı ücret genellikle davanın değerinin %15’ioranında belirlenir.
Hemen İletişime Geç
Merkez Mh. Abide-i Hürriyet Cd. No:152 D:11 Şişli / İSTANBUL

Estetisyen Doktorun Yükümlülükleri Nelerdir?
Estetisyen doktorların sorumlulukları, hastalarla kurdukları ilişkilere ve yaptıkları estetik müdahalelerin sonuçlarına göre değişiklik gösterir. Bu sorumluluklar, özen ve sadakat yükümlülükleri gibi hukuki temellere dayanır ve sonuçları vardır.
İşte bu yükümlülükler hakkında daha detaylı bilgi:
Sonuç Vaadi:: Estetik müdahaleler, eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilir ve doktor hastaya belirli bir estetik sonuç vaat eder. Doktorun vaat ettiği sonucu gerçekleştirememesi, sözleşmenin ihlali niteliğinde olduğundan, maddi ve manevi tazminat ödeme sorumluluğunu doğurur.
- Aydınlatma Yükümlülüğü: Doktor ameliyat öncesinde hastayı tüm riskler, alternatif tedavi yöntemleri, olası komplikasyonlar ve tedavi sonrası süreç hakkında eksiksiz bilgilendirmelidir. Eğer bu bilgilendirme eksik yapılırsa veya ihmal edilirse hasta, doktorun kusuru olmasa dahi dava açma hakkına sahip olabilir.
- Ameliyat Sırasında Yüksek Becerinin Gösterilmesi: Doktor ameliyat sırasında yüksek beceri sergilemeli, komplikasyonları önceden tahmin edebilmeli ve hastanın tedavi sürecini iyi ve dikkatle takip etmelidir.
- Özen ve Sadakat Yükümlülüğü: Doktor, estetik müdahalenin anamnez, aydınlatma, teşhis, tedavi, tedavi sonrası tavsiyeler gibi tüm aşamalarında, tıp bilimi ve uygulamasının gerektirdiği şekilde, özenli davranmalıdır. Bu yükümlülüğün ihlali, doktora karşı açılacak tazminat ve ceza davasının temel dayanağını oluşturmaktadır.
Bu sorumlulukların ihlali, tıbbi müdahaleninbaşarısız olması durumunda hukuki süreçleri başlatmak için önemli dayanaklar sunar.
Hatalı Estetik Ameliyat Nedeniyle Açılan Davaların Yargıtay Kararları
Hatalı estetik ameliyat nedeniyle açılan bazı yargıtay kararları aşağıda listelenmiştir:
Burun Estetiği Ameliyatı Yargıtay Kararı
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, E. 2018/478 K. 2018/2408 T. 06.06.2018:”Eser sözleşmesi niteliği gereği tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme türüdür. Eserde iş sahibinin borcu bedelin yükleniciye ödenmesi, yüklenicinin borcu ise, iş sahibinin amacına uygun, fen ve sanata uygun imal ve teslim yükümlülüğü bulunmaktadır. Estetik operasyonlarda da yüklenici yani estetik operasyonu yerine getiren doktorun edimini, iş sahibinin yani hastanın amacına ve isteğine uygun şekilde yerine getirmesi zorunludur. Davacının burnundaki şekil bozukluğu tıbben komplikasyon olarak tanımlanmakla birlikte eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici doktor tarafından sonucun garanti edilmesi nedeniyle davacının burnundaki şekil bozukluğunun 5. bir operasyonla düzeltilmesi gerektiği dosyada bulunan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Bu kapsamda, mahkemece yapılması gereken iş 6100 sayılı HMK 266 ve devamı maddelerine uygun olarak, üniversitelerden seçilecek konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi heyetine dosya tevdi edilerek davalının kusuru ve maddi tazminat miktarının tespitine yönelik inceleme yaptırmak ve sonucuna göre gerektiğinde uygun bir manevi tazminata hükmedilmesinden ibaret iken yazılı şekilde davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.”
Göğüs (Meme) Estetiği Davası Yargıtay Kararı
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, E. 2018/415 K. 2018/2123 T. 23.05.2018:”Davacının talebi ile davalı tarafından yapılan operasyon davacının göğüslerine güzel bir görünüm kazandırılması işlemi olup estetik bir işlem olduğu ve sonuç olarak tedavi değil güzelleşme amaçlandığından tarafların arasındaki ilişki hizmet ilişkisi değil 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisidir. Eser sözleşmesinin varlığı halinde uyuşmalığın da eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Eser sözleşmelerinin diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran en önemli farklı sonuç sorumluluğu, yani tarafların anlaşmaları doğrultusunda yüklenicinin bir sonucu meydana getirmeyi taahhüt etmesidir. Sonucu taahhüt eden yüklenici Türk Borçlar Kanunu’nun 471. maddesi uyarınca iş sahibinin yararını gözeterek özen görevini sadakatle yerine getirmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışları esas alınacaktır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma, zararına olacak şeyleri yapmama anlamını da ifade eder.
Eser sözleşmesinde ve somut olayda güzelleşme amaçlı estetik ameliyatta yüklenici olduğu kabul edilen doktorun yükümlülüğü taahhütlerine, tıbbın gereklerine ve iyi niyet kurallarına uygun şekilde ameliyatı yapmak, davacı iş sahibinin sorumluluğu bedeli ödemektir. Davacı, davalı yüklenicilerin edimlerini yerine getirmediği, taahhüt ve tıbbın gereklerine uygun ameliyat yapmadığı ve estetik ameliyatın başarısız olduğunu ileri sürerek davasını açmıştır.
Mahkemece alınan 13.03.2014 tarihli bilirkişi raporunda ilk onam formunun yetersiz olduğu, hastanın yani davacının yeterince aydınlatılamadığı, yapılmış operasyon sırasında yapılacak ameliyata daha titizlikle yaklaşılması gerektiği açıklanmıştır. Bu durum davalı doktorun davacıyı uyarı görevini yerine getirmediğini ortaya koymakta olup mahkemece sorumluluğunun bulunmadığının kabulü yerinde olmamıştır. Mahkemece davalıların sorumlu olduklarının kabulü ile konusunda uzman bilirkişi heyeti oluşturularak davacının talip edebileceği maddi tazminat miktarının hesaplattırılması, uygun miktarda manevi tazminat miktarını belirleyip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış bozulması gerekmiştir.”
Burun Estetiği Davası Yargıtay Kararı
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, E. 2022/855 K. 2023/457 T. 07.02.2023:”Taraflar arasında 818 sayılı BK’nın 355 ve 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ihtilaf konusu değildir. Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi; iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir.
Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Burada, vekâlet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdü bulunmamakta, bir eserin- sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf, yani yüklenici, BK’nun 356/1 (TBK’nun 471/1) maddesi ve işin mahiyeti gereği, işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınması anlamını taşır.
Eser, yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren, bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuçtur. Yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiç bir zarar vermeden meydana getirmesi, davalı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsar. Burada belli bir sonucun ortaya çıkması amaçlanır. Meydana getirilen eserin iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde ise, sözleşmedeki yarar dengesi iş sahibi aleyhine bozulmuş olur. Bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özellikleri taşıması aranır. Aksi halde eserin ayıplı olduğu kabul edilir. Ayıplı eseri meydana getiren yüklenici ise, ortaya çıkan ayıp ve eksiklerden sadakat ve özen borcu nedeniyle sorumludur. Yüklenici, hangi yöntemi kullanırsa kullansın eserin ayıpsız olarak ortaya çıkması gerekmekte olup, diğer bir deyişle eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici son ucu garanti etmektedir.
Davacı estetik amaçlı olarak davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanması ve sürecin sağlıklı bir şekilde neticelendirilmesi hususlarının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada yüklenici, eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiç bir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin sorumluluğundadır.
Ayrıca, 04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen AVRUPA BİYOTIP SÖZLEŞMESİ 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin “Meslek Kurallarına Uyma” başlıklı 4. maddesinde, “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” düzenlemesi karşısında, davacıya tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Sözleşmenin 4. maddesinde kastedilen standardın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis ya da tedavi aşamasında ya da müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık ya da yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir. “Tıbbi Standart” hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki “estetik müdahalelerde” de uygulanacağının kabulü zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; her ne kadar Mahkemece bozmaya uyularak alanında uzman 3 kişilik bilirkişi heyetinden alınan raporda belirtilen tespit dikkate alınarak davacının ameliyatı sonrasında meydana gelen sonucun olası bir komplikasyon olduğu ve neticesinde hekim hatası bulunmadığı kanaatine varılmış ise de; Yargıtay(Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 06.06.2018 tarih ve 2018/478 Esas, 2018/2408 Karar sayılı bozma ilamında belirtilen olgular dikkate alınmadan ve bu kapsamı değerlendiren bilirkişi raporu da alınmadan karar verilmiştir. Bozma ilamında belirtildiği üzere, eser sözleşmesinde sonuç taahhüdü söz konusudur. Sonucun gerçekleşmemesi halinde yüklenicinin edimi ifa etmediğinin kabulü gerekir. Davaya konu olayda da, burun estetiği ameliyatı yapılmış olup, burnun istenilen şekle kavuşmasının sağlanması gerekmektedir. Bilirkişi incelemesinde bu hususun, yani istenilen sonucun gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekir. Bu konuda komplikasyon olup olmaması tek başına sonuca etkili değildir. Yüklenicinin edimini ifa edip etmediği değerlendirilirken, tıbbi bir müdahaledeki gibi doktorun yükümlülüğünden öte, taahhüt edilen sonucun gerçekleşip gerçekleşmediği aranmakta ve bu sonucun gerçekleşmemesindeki yüklenicinin kusuru dikkate alınmaktadır. Yüklenici işi kabul ederken, davaya konu olayda olduğu gibi, burun estetiği edimini üstlenirken son ucu taahhüt etmektedir. Bu sonucun gerçekleşmesi fen ve bilime, yasal kurallara göre mümkün değilse TTK nın 466.maddesine göre işi kabul ederken iş sahibini uyarma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu işi kabul ettiğine göre, son ucu taahhüt etmekte olup, edimin ifa edildiğinin kabulü için sonucun gerçekleşmesi gerekmektedir. Aksi takdirde edimin ifa edildiği kabul edilemeyeceğinden ücrete hak kazanılamayacağı gibi TBK nın ilgili hükümleri gereği doğan zararın tazmini gerekir. Yukarıda açıklanan hususları kapsayan bilirkişi raporu alınmadan ve bu olgular değerlendirilmeden karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.”